0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

Fatih Akıcı – Kayıtlar

1. Kayıt

“Nomen Est Omen”

Cümle Ayarsız kaari ve ehibbasını yürekten selamlayarak Korona günlüklerimi açıyorum. Korona mevzuunda benim muzdarip olduğum bir dil yarası mevcuttur. İlk günlük kaydım o konuda olacaktır, müsadenizle arz ediyorum.

“Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanı vermiyor,” der Tanpınar. Türkiye dediğimiz şey bir ülkeden çok bir dünyadır; bir kültür, mes’ele, kriz ve ümidin dünyası. “İktisadi büyüme hakkında bir kez düşünmeye başladınız mı onu terk etmeniz imkansızdır,” diyen Nobelli iktisatçı Robert Lucas yanılıyor; o, “Ne olacak bu memleketin hâli?” sualiyle hiç karşılaşmamış ve bu efkârın kesâfetini şüphesiz tatmamıştır.

Türkiye derdinin -dert, yani derdim bana dermân imiş’deki o mübarek dert- en büyük unsuru da Türkçe meselesidir. Bakın mesela, yazımın başında muzdarip dedim, değil mi? Bal gibi zerb’den, yani darp’tan gelen bir kelime olan ızdırap, muzdarip’i doğurmuştur lakin bunu TDK daha yeni kabul etmiştir. Beteri ise “O kelime ıstırap’tır, sen ne anlarsın bu işten TDK efendi!” diye köpüren bir Dil Derneği’mizin varlığıdır. Bu güzide derneğin idarecilerinin, kelimenin kökünde s değil z, yani “serb” değil “zerb” olduğunu akıllarına getirmemeleri havsala alacak gibi değildir. Üstelik Azerbaycan’da darbeye hala zerbe denmesi hakikati aşikarken, yani bu kelime aslında en kavi köprü kelimelerimizdenken, zerbeden ızdırap, ondan da muzdarip gelmesine karşı çıkmak bir fiyaskodur. Ancak bunu yapıyorlar, ne oluyor sonra, Türkçenin bütün yükü yine İsmail Abi’nin omuzlarında!..

Gelelim son birkaç ayımızı kasıp kavuran ızdırabımıza, yani şu Çin’den çıkan belanın ismine. Bunun adı nedir, halk bunu nasıl adlandırmalıdır? Lisan, şahıslar arası ihtilafın çözümünde temel role sahipken şahıslar bunu nasıl adlandırmalıdır?

Latince’de yüzyıllar önce “Nomen est omen” vecizesi söylenmiş, şöyle sansasyonel bir tercümeye imza atacak olsam “İsim âyettir” derdim. İsim burhandır, hüccettir, beyyinedir desem hem anlaşılmaz, hem de ne bileyim, twitter’da filan kişiyi linç ettirme potansiyeli hayli düşük olur. Bir kişi, nesne yahut kavramın ismi onun kaderini belirler, manasına gelen bir söz bu. Hayli şaşırtıcı değil mi, bizde de ismin, kendiyle müsemma olunan bir işaret, bir mizan oluşu? Adlandırmak, bilmenin ön şartıdır; zira bizatihi ad, nesnenin özüne dair bize bilgi sunar. Adlandırmak bilmenin ön şartıdır.

Türk toplumsal tarihi, farklı dünya görüşlerinin kıyafet, sakal-bıyık ve kelime tercihlerinde tecessüm edişinin de tarihi olarak okunabilir. Fes takıp takmamak,  ululemr’e itaatin veya başkaldırının; bir diğer bakımdan da dinibütün olup olmamanın bir sembolüdür 1800’ler başında – ki bir “devrimci” padişahın adını gavura çıkartmıştır. “Antiparantez”, hem inkılapçıya hem ihtilalciye devrimci demek de solcu nesillerin kabahatidir. Fes yaygınlaşıp da Zuhat, Aziziye, Mecidiye, Hamidiye diye çeşitleri dahi türediğinde onu takma biçimi (püskülün sola mı sağa mı geleceği, fesin kafaya oturma açısı, alnı öpmesi veya geri kaykılması vs) dünya görüşünün bir remzi olmuş. 1908’de Bosna-Hersek’i ilhak eden büyük fes üreticisi Avusturya’ya tepki olarak memleketimizde fes karşıtlığı ve buna mukabil keçe külah ve kalpak taraftarlığı politik bir tavır olarak kendini göstermiş. Malum, ileride bir diğer politik çekişme şapka üzerinden yapılacak, sonra o da tarihin sayfalarına gömülecektir. Sakal ve bıyığın insanı tanımlayıcı gücüne hiç girmeyeceğim; onu herkes çok iyi bilir. Kelimelerin de kaderinin aynı olduğu şüphesizdir: Örneğin ve mesela, sözcük ve kelime, tümce ve cümle, neden ve sebep, sorun ve mesele-dert-gam-ihtilaf, yıllarca zıt (veya karşıt) kampların bayrağı olmuştur.

Şu âfeti adlandırmakta kullanılan kelimeler ve onlara tekabül eden tavırlar da çoktur: Korona, corona, coronavirus (u ile), koronavirüs (ü ile), COVID-19, COV19, ncov, nCoV, 2019-nCoV, vesaire. Bunların her birinin hangi insan tiplerince tercih edildiğinin keyifli tesbitini okuyucuya bırakıyorum.

Adlandırmak, bilmenin ön şartıdır muhteremler; adında ittifak edemediğimiz bir hastalıkla nasıl mücadele edeceğiz? Şimdi söyleyin, bu hastalığın adı nedir? Tartışmadan önce bu basit sorunun cevabında bir karar kılabilir miyiz, lütfen? Adını bile koymaktan aciz kaldığımız bir nehlet virüse garip gurebayı kırdırmayın; adamın ağrına gidiyor!

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz