Muhtemelen bu başlığa göz gezdiren hemen hemen her erkek aynı şeyi anımsıyor. Evet, siz o günlere âit hâtıralarınızı acı tatlı yâd ederken, biz de onun eski çağlardaki hâlinden bahsedelim. Afrika yerlileri veya Aborjinler gibi aktüel kabileler üzerinde yapılan gözlemler, sünnet geleneğinin animistik inançlara kadar uzanan çok eski bir kökene sahip olabileceğini gösteriyor. Ancak bu gözlemlerin tarihsel bir karşılığı bulunmuyor. Yine de mevcut arkeolojik bulgulara göre, erkek sünnetinin yaklaşık 4.400 yıllık bir geçmişinin olduğunu söylemek mümkün.
Bir Ortadoğu geleneği olan sünnete ilişkin bilinen en eski kayıtlar antik Mısır’daki Sakkara mezarlarında bulunmuştur. Fransız arkeolog Victor Loret, 1899 yılında Sakkara’da yaptığı kazılar sırasında, Mısırlı bir asil olan “Ankhmahor” adındaki kişinin mezarını keşfetmiştir. MÖ. 2.400 yılına tarihlenen bu mezarın duvarlarında, sünnet edilen erkek çocuklara âit kabartmalar bulunmuştur. Bu kabartmaların birinde bir hekim ve yardımcısı tasvir edilmekte, hekim çocuğun önünde eğilmiş sünnet yaparken, yardımcısı ise bileklerinden tuttuğu çocuğu sakinleştirirken gösterilmektedir. Hekim elindeki çakmaktaşı bıçakla sünnet yapmakta, ardından sargı bezi ile pansuman aşamasına geçmektedir.
Antik Mısır’da sünnet olmak her şeyden önce pratik bir nedene dayanıyordu. Mısırlı asiller; sünnet olur, saçlarını kazıtır, peruka takar ve bitkisel yağlardan esanslar kullanırlardı. Tüm bu uygulamalar Mısırlıların temizliğe olan düşkünlüklerinden ileri geliyordu. Ancak sünnetin elbette bir de dinî yönü vardı. Mısırlılar baş tanrı Amon adına sünnet oluyorlardı. Yunan filozofu Aristagoras, MÖ. 550 civarında bir Mısır gezisine çıkar. Bu gezide Mısırlı bir rahibin elinde kutsal “Ölüler Kitabı”nı görür ve inceleyebilmek için kitabı rahipten ister. Ancak rahip, “Ölüler Kitabı sâdece Amon adına sünnet olanlar tarafından tutulabilir”, diyerek kitabı Aristagoras’a vermez.
Sünnetin antik Mısır topraklarında doğmuş olduğunu tarihin babası Herodot da şu cümleler ile ifâde etmiştir: “Başka yerlerde organlar tabiat nasıl yapmışsa öyle bırakılır. Yalnız Mısırlılar ve bu âdeti Mısırlılardan almış olanlar sünnet olurlar.” Mısır’ın aksine antik Yunan’da ve Roma’da sünnet sevilen bir şey değildi; hatta toplum tarafından sünnetliler dışlanmıştı. Örneğin Yunanlar, sünnet oldukları için Yahudileri olimpiyatlara almamıştır. Hatta Domitian ve Hadrian gibi pek çok Roma imparatoru, sünneti, imparatorluk kararı ile tüm ülkede yasaklamıştır.
Sünnetin Ortadoğu’da Yayılması
Yahudi köleler MÖ. 13. yüzyılda, aynı zamanda Mısırlı bir aristokrat olan Hz. Musa etrafında birleştiler ve Mısır’ı terk ederek bugünkü Filistin topraklarına yerleşmeye başladılar. Böylece beraberlerinde sünnet geleneğini de Filistin bölgesine taşımış oldular. Bu sâyede sünnet, Demir Çağı’ndan itibaren Suriye-Filistin bölgelerinde yaygınlık kazanmaya başladı.
Bahsedilen arkeolojik bulguların dışında Tevrat’ta da sünnet geleneği hakkında birtakım bilgiler mevcuttur. Fakat Tevrat’ın ilk yazılı örnekleri kayıp olduğu ve bilinen en eski yazılı kopyaları ancak Babil sürgünü sonrasına (MÖ. 6. yy.) âit olduğu için, bu bilgiler tarihî anlamda tartışmalıdır.
Tevrat’a Göre Erkek Sünneti
…
Yahudi Mitolojisinde Sünnet
…
Hristiyanlıkta Sünnet: 1 Ocak’ta Neyi Kutluyoruz?
…
İslâmî Sünnet ve Türklerin Müslümanlaşması
…
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]