Belli başlı konuların temel eserleri vardır. Bu eserler, bazı insanların yaşamının dahi temeline oturur. Fakat bir kitabı hayatının merkezine oturttuğunu belirtenler, o kitabı hiç okumamış olabilirler. Çoğunlukla bu eserleri ikincil, üçüncül, dördüncül -artık kaçıncıla kadar gider şeytan bilir- kaynaklardan öğrenmişlerdir, ki bu kaynak bir kitap bile olmayabilir. Bu durum size nadir bir olay, bir istisna gibi mi geldi?
Aksine yaygın bir durum sanki.
Belki de kısıtlı çevremde sık rastladığım için bana öyle geliyordur.
Ben de birçok konunun temel metnine, bazen -ama sıklıkla ‘nadiren’- hazırlık denilerek olumlu sayılabilecek ardıl ve ikincil kaynaklardan haberdar olduktan sonra merak saldım. Konu da aklıma en son Koray Feyiz’in Şiirden Sesler Korosu’nu* okurken lafın Aristoteles’in Poetika’sına geldiği bir noktada yeniden aklıma düştü.