0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

Kuru Fasulyenin Faydaları, Hayata Tutunma Biçimleri ve …

Kuru fasulye kadar, mücverin de faydaları konuşuluyordu, yapım aşaması mühim bir süreçti, sonra bulgurun da faydaları; turşu, turşunun da yapım aşaması mühimdi ve faydalıydı… Neticede pazar yeriydi burası, kalabalıktı ama faydalı konuşuluyordu. Maydanozun, marulun, rokanın da faydaları, zamanın ruhu için klişeydi belki ama Barış Manço yıllar önce hepimiz adına bu mevzunun altını çizmişti zaten; “Domates, biber, patlıcan” diyordu. “Nane, limon kabuğu, bir tutam zencefilin” faydalarını anlatıyordu. Onun altını çizdiği hususlar pazar yerindekileri bağlamıyordu, o ayrı… Meselâ salatalık, yoğurt ve biraz nane ile “ona küçük sürprizler yapın” tavsiyesini yerine getirebilirsiniz; cacık… Faydalıdır. Sâdece sürpriz yapmak için değil, cacık doğası itibariyle lezzetlidir, iyiliktir ve faydalıdır. “Cacık” ifâdesinin olumsuz çağrışımlarda ve deyimlerde kullanılması ise başka bir konudur. Ama sırf bu olumsuz çağrışımlar yüzünden, “cacık” deyince aklıma yine Tiryaki geldi… Meselâ dergimiz AYARZIS’da Ahmet Turan Tiryaki nâmı ile anılan zatın ve hemen hemen aynı dönemde OT denen dergide Sevan Nişanyan nâmı ile anılan zâtın; bir garip şekilde, dejenere ve “ortak lisanla” anlattıkları “menemen”; bu iki zatın dışında ve üstünde, son derece faydalıdır. Onlar kendi hezeyanları içerisinde bu şekilde örtüşebilirler ve “ortak” da olabilirler, faydasız birçok bilgi aktarabilirler ancak menemen bir değerdir, faydalıdır. Tiryaki’yi iki yüz araçlık bir konvoyla karşıladığımızda bunları kendisine söyledim, bana; “Menemen evrenseldir” diyecek kadar gözü dönmüştü. Bir ara konvoyu durdurmaya da kalktı, “Ben bir piknik tüpüyüm” diye mırıldandı. Hiçbir şey demedim, arkadaşlarla kafasından aşağı buz gibi su döktük sâdece, kendine geldi. Tabiî bunu pazar yerinde konuşanlara hatırlatmak faydasızdır, o ayrı…

Size anayasal tartışmaların çok uzağında bir “Türk” tanımı yapayım mı? Kredi borçları, kredi kartı borçları, faturalar, işlerin güçlerin belirsizliği, taksitler, bol ayaklı ve bol yorganlı deyimler, bol dizi, bol kandırmaca, bol elbiseler içerisinde, yâni -kelimenin tam anlamıyla- kendisine bir bankayı sevgili edinerek, çılgın ve suskun yaşamayı bilen kişiye “Türk” denir. Ragıp ağabey bakıyor oradan şimdi, “Tarihte de böyle, bu ekonomik çıkmazlar insanlığın ortak serüveni” der gibi; ancak bağlamı üzerinde düşünülürse, Türk bu hâli benimsemiştir. Başka bir açıdan bizler o yüzden boğuluyoruz, o yüzden yazıyoruz, o yüzden bir araya gelebiliyoruz; yoksa buralarda ne işimiz var?

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]

spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz