0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

Kuantum İle Gelen Geri Zekâlı

Hayatımda üç büyük pişmanlığım vardır: Birincisi, tedavisi ve telafisi mümkün olmayan var olma hâli ki mevcut şartlarda, sözleşmenin bu yükümlülüğünden kaçış olmadığını, yaşamın son paragrafındaki gayrikabil-i rücu ibaresinden de anlayabilirsiniz. (Anlayamadıysanız şöyle özetleyeyim, annem-babam çok üzülür diyerek nefes almaya devam edenlerdenseniz, siz de bizlerdensiniz.) İkincisi, karbonhidrat ve şekeri hunharca tükettikten sonra gelen ve âdeta müdavimi olduğum, zamansız, iz’ansız pişmanlık hissidir. Kadimdir, uludur, zâlimdir. Çok özel sayılmaz. Sonuncusuysa “gitme” imkânım varken, bile-isteye kaldığım bu toprakların düştüğü acı hâli gözlemlediğim zamanlarda oluşur… Ama o gözlemleri biraz açmak lâzım. Keza o nedenle size bir hikâye anlatmak istiyorum. Hatta, hikâyeden ziyade “fabl” desem daha doğru olur sanırım; çünkü bu hikâyedeki hayvanlar konuşuyor, yazıyor, çiziyor, söylüyor neticede…

Fabl’ın adı “Kuantumla Gelen Rezidans Dairesi”; konu da babamızın çiftliğinde geçiyor.

Eflatun, insanlar için; “Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler, sonra sağlıklarını geri kazanmak için para öderler. Yarınlarından endişe ederken, bugünü unuturlar. Sonuçta ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar ancak, hiç yaşamamış gibi ölürler.” dediğinde Schrodinger’in kedisinden bahsetmiyordu elbet… Lâkin babamızın çiftliği Türkiye’de, merak edip de hangi kutuyu açsam, içinden yaşayan ölüler çıkıyor. Bu fabldaki kediler bizden iyi yaşıyorlar ama peştamal belden düştüğünde mevtânın mâbâdından Adanalı pamuk kralına rakip çıkıyor.
Endüstri Hâline Gelmiş Kuantum Yalanına Bir Dur Deyin

Etkileyici bir giriş yapmak için bir dakikanın üzerinde “intro” kaydedip, albümün en iyi şarkısını intro ile heba eden festival ön grubu gibi davrandığımın farkındayım; o yüzden hemen sadede geleceğim. Bu ay derdim şu dostlar:

Nereye baksam, ama nereye, en güvenilir, sayılır, sevilir insanların bile ki bunlar kimi zaman bilim insanları, araştırmacılar, gazeteciler, fütüristler, aydınlar, gelecekçiler, görenekçiler bile olabiliyor, onların milletten üç-beş sikke koparacağız diye “Kuantum ile gelen bilmem ne” çakallığına girişmesinden artık ben çok yoruldum, bıktım. Bu son zamanlarda peydâ olan “Kuantum” illetinden ben yıldım.

Kuantum ile Allah, Kuantum ile Millet, Kuantum ile Servet, Kuantum ile Devlet, Kuantum ile Aslı, Kuantum ile Mecnun… Sizin ağzınıza kuantumu dolayan kuantum dolaşıklığının kökü kurusun be!

Hadi onlar çakal, hadi onlar bir kanal tedavisi ve porselen diş takımına Orta Anadolu’da bir bağ evini ve Güngören’de bir giriş katı depozitosunu gömmüş zengin kasaba tüccarları… Pekiyi siz neden bu kadar safsınız be? Neden kandırılmaya, dolandırılmaya, dişinizden-tırnağınızdan artırdığınız üç-beş kuruşu, bunca şarlatanlığın örtülü ödeneği hâline getirmeye ölesiye meraklısınız? Bakın, çok net bir örnek vereceğim.

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz