0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

Kestaneci Kemâl

Kübra Acar Pehlivan’a

“Uzun boylular avanak olur!” dedi “senin müdürün var ya Ender, o da uzun senin gibi.” diye ekledi. Baktım yüzüne. Ayakta dikiliyorduk karşılıklı. Kafasında kirden yağdan kalıp olmuş kasketi, gözünde şişe dibi gözlükler, ufacık tefecik bir adamdı. Yüzü derin kırışıklar içinde, gözleri genç delikanlı pırıltısındaydı. Benim vâsıtamla Ender Bey’e laf söylediği için keyifli hatta zıpır bir ifâde vardı yüzünde. “Sen bana kestane ver yine de.” dedim “ben öyle bilmediğim etmediğim, dağdan bayırdan toplanmış mantarı yiyemem.” O ise, koparttığı sapının boşluğuna kaşar tıkıştırıp, kestanelerin yanında pişirdiği mantarı bana doğru uzatıyordu hâlâ.

Kestaneci Kemâl’di bu; kışın kestane kebap, yazın haşlama mısır satardı. Kısa boylu, son derece zayıf, esmer bir adamdı. Kestaneci Kemâl’in tezgâhı alt yolu, şehrin tek işlek caddesine bağlayan dik merdivenlerin üst başında, son basamağa kurulmuş olurdu. Şimdinin betondan yapılmış uyduruk yapılarına hiç benzemezdi o güzelim merdiven. Eski ve büyük kesme taşlardan yapılmıştı ve kim bilir kaç yıl önceye dayanıyordu tarihi. Merdivenin bitiminde, solda, Bolu Dağları’ndan gelen “kökez”* suyunun aktığı tarihî şadırvan vardı. Şadırvanın duldası; yazın güneşten, kışın ayazdan korurdu Kestaneci Kemâl’i. Gelene geçene hiç dikkat etmezmiş gibi durmasına rağmen her şeyi görür, izler, takip eder ve sevdiklerine muhakkak laf atardı. Attığı laflarda hep bir sataşma, bir uğraşma olurdu. Tarzı böyleydi, seviyordu didişmeyi.

Karşılıklı bakışmaya devam ettik bir süre. Gürültülü bir of çekti. “Dedim ya! Uzun boylular avanak olur, mantar mı bu! Bu kestane mantarı, bu da kanlıca!” dedi. Sesi sert, azarlayan bir baba edâsında çınlıyordu. Bu kestane mantarıymış efendim! Hadi bu neyseymiş ama aha bu kanlıcaymış, kanlıca neymiş peki, bir mantar mıymış sâdece. Ben ne bilecekmişim. Angara’dan gelmişim, ömrümde kanlıca mı görmüşüm. Lezzeti de bir yana, şifaymış bu. İnsan akıllı olsa bunu muhakkak yermiş. O uzun boylu Ender bile her geldiğinde muhakkak yermiş. Demek ki ben tümden avanakmışım. Saydı durdu bana.

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz