İnsanlığın ortak ihtiyaçları kıtaların ötesinde de dil birliği sağlıyor. Su hayat olurken, güneş hepimizi ısıtıyor, tuz besinlerimizi korurken, ekmek hem iş hem aş oluyor… Maslow misali konuyu derinlere götürmeyeceğim, zira işimiz felsefe değil, birkaç sözle düşünmek düşündürmek. Usa Today haber sitesinde rastladığım bir haber beni bu zirai girişe icbar etti. Son yıllarda ekmek üretiminde meydana gelen gelişmelere yer veren haber, New Orleans eyaletinden Graison Gill isimli bir fırın sahibinin açıklamalarını sayfalarına taşımış. Ekmeğin lezzetinin topraktan başladığını belirten dükkan sahibi, son yıllarda ekmek üretiminde meydana gelen gelişmeleri, özellikle farklı ekmek çeşitlerini örnek vererek açıklamış; üzümlü, mısırlı, tahinli ekmekler ile alışkanlıkların değiştiğini ifâde etmiş. Haberde taş değirmende öğütülen unun dahi diğer unlara oranla lezzeti artırdığının altı çiziliyor. Haber sitesi bu bilgilerin altına ABD’nin güneyinde yer alan ünlü fırın ve kafelerin resimlerinden bir galeri oluşturarak okuyucularını bu yerlere yönlendirmiş.
Ekmek konu olunca söz sırasının öncelikle Anadolu’ya verilmesi gerek elbet. Zira onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklarda, “nimet” denilince akla ilk önce ekmek gelir. Ve ekmeğin lezzetinin topraktan başladığını hemen herkes bilir. Yalnız bu gerçeğin binlerce kilometre öteden aynı ifâderle dile getirilmesi insanı ürpertiyor. Yeni kıtada “somun” tabiri de var mıdır? Somun dağıtan veliler; “Somun, müminler somun” diye seslenir mi? Sam Amca’nın sırtında odun çeken ağzı dualı dostları var mıdır? Ateşsiz ekmek pişiren pirleri tanır mı Hollywood?