Oyuncular arasında öne çıkan ilk isim, yarım saat evveline kadar sesi çıkmayan, el-mahkum bize eşlik eden Kuteybe. Sahne onun vatanı, dili de bu diyarı da bilen o. Karşımızda duran silâhlı üç çocuğun bizden ne istediğini bilecek tek kişi o olduğundan komutanımız olarak buluyoruz Kuteybe’yi bu bölümde.
Silâhlı üç çocuk… Çocuk da olsa elindeki silâhla dost mu, düşman mı algılamak zor, namluları bize dönük bağırıp dururken. Saklandığımızı düşündüğümüz zeytin ağacının altındayız ve komutanımız Kuteybe bize “burada bekleyin” anlamında bir el hareketi yaptığında, elleri başının üstünde ayağa kalkışını ve çocuklara doğru ilerleyişini izlemekten başka bir çâremiz de yok. İzliyoruz öylece; bu anı fotoğraflamalıyım diye içi giden iç sesime o an cesaretim eşlik etmiyor.
Bu hâldeyken de cesaret mi saha kenarına alındı yoksa orta sahadaki aklım mı durdurdu iç sesimi anlamak güç. Boyumuzdan kısa bir zeytin ağacının altında koca koca adamlar kabak gibi ortadayız. Kuteybe yürürken iç ses, fotoğrafı çekemedi ama soruları yapıştırıyor peş peşe: Kim bunlar arkadaş? Muhammed nerede? Hem hani hemen karşınızdayım demişti, karşıdayız işte! Yoksa… Yanlış yerden mi geçtik sınırı? Suriye denildiğinde ilk akla gelen en uzun sınır komşumuz olduğu, coğrafya derslerinden belleklere kazınan. Lâkin geçtiğin karşı Kızılay’daki eski Gima değil ki elinle koymuş gibi bulasın.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]