“O meclislerde vefa yağdıran bir gök,
cenklerde ise keskin pençeli bir ejderhadır.”
Firdevsî
25 Nisan’da Bayburt’ta düzenlenen “Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu”nda o zamana dek sadece birkaç kişinin haberdar olduğu muazzam bir keşif duyuruldu: Dede Korkut’un üçüncü nüshası ve on üçüncü hikâyesi! Bulunuş detaylarını sonra öğrendiğimiz yazma, 12 Aralık 2018 tarihinde Tahran’da Hüner Kitabevi’ne satılmak üzere getirilmiş ve Veli Muhammed Hoca adlı bir mühendis tarafından satın alınmıştı. Büyük bir Oğuzname anlatısından kopan Dede Korkut metinlerinin ilki H.O. Flescher tarafından Dresden Kütüphanesinde 1815’te bulunduktan 204, ikincisi 1952’de E. Rossi tarafından Vatikan Kütüphanesinde bulunduktan 67 yıl sonra bu defa doğudan gelen bu yeni haber, son yıllarda Dede Korkut kahramanlarının çağdaş yorumlamalarının artmaya, hikâyesi bulunmayan kahramanlara çağdaş hikâyeler kurgulanmaya, kayıp hikâyelerin peşinde yoğun olarak hayaller kurulmaya başlandığı bir dönemde ve tam da Dede Korkut’un UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras” listesine alınmasından hemen sonra önümüze düştüğüne göre belli bir konuya odaklanıldığında evrenin mutlaka karşılık vereceğine dair gizemli kabul de doğrulanmış oluyor. Artık zengin olmak için evrene daha bilinçli bir şekilde taleplerimizi iletebiliriz. Gerçi burada, Cenab-ı Allah dururken niye evrenden, yani onun bir mahlûkundan talepkâr oluyoruz? diye sorulabilir; fakat şu sıralar üç kuruş için dua etmeyeceğimiz kimse yok; doğacılıkla başlayıp -Allah dışında- herkesten isteme trendinin geldiği son nokta: Evren!