“Gökçe Güneyoğlu Ayarzıs’ların Mehmet Bekaroğlu’sudur.”
Mustafa ULUSOY
Not: Okumak üzere olduğunuz hikâyenin gerçek şahıs ve kurumlarla birinci dereceden ilişiği bulunmaktadır.
Kısa süre önce yaptığım bir İstanbul gezisi sırasında ziyaret etme fırsatı bulduğum sevgili ağabeyim Göktürk Ömer Çakır’ın “Bunu daha ne kadar saklayacaksınız Gökçe?” sorusuyla, gerçekler bir kez daha yüzüme vurulmuştu. O gün, bazı şeyleri anlatmamın vakti geldiğini iyiyden iyiye düşünmeye başladım.
Yıllar yıllar önceydi. İstanbul’un soğuk kış akşamından, Ankara’nın daha soğuk olan kış sabahına doğru yola çıkmak üzere Fatih’teki Fevzi Paşa Caddesi üzerinde, otobüs firması yazıhanesinin önünde, o zamanlar adı Büyük İstanbul Otogarı/ Bayrampaşa olan Esenler’deki 15 Temmuz Şehitler Otogarı’na gitmek için canım kardeşim Ferhat Demirci ile servis bekliyorduk. Amacımız elbette ‘bu soğuk bize vız gelir, bir de Ankara’nın soğuğunu tadalım’ falan değildi. Zira servis bir süre daha gelmez ise, Ada isimli bir kız eğilip kulağımıza şu romantik sözleri fısıldayabilirdi; “Karda donuyorsun, uyumak tatlı geliyor ama öldüğünün farkında değilsin.” Neyse ki, servis çok geç olmadan geldi ve ben Atlas Pasajı’ndaki sümüğüm salyama karışmış bir kucaklaşmadan servisin dört tekeri üzerinde uzaklaşıyordum.