Sonra olanlar oldu. Kazma, kürek, birkaç uzun tahta. Koskoca dünyanın üzerine toprak atılıyordu sanki. Denizler ilk önce çamur oluyor, sonra kara parçalarına tutunup katılaşıyor. Gençliğimden beri içimde ukde olan, coğrafya muallimi olma arzusu, birkaç dakikada yerle bir oldu. Elimde kürekle öylece izlemişim. Elimden alıp küreği, kenara bir yere oturttular beni. Çoluk çocuk, torunlar hepsi perişan tabiî. Pidesidir, ayranıdır koydular önüme. Yedim, ama nasıl yedim bir de bana sor. Ağzımda duruyor hâlâ ayrana bulanmış lapa lapa hamurlar. Dişler takma olunca tüküremedim de. Kulaklarımda yalnızlığın hınzır uğultusu, ağzımda dişler de fırlarsa korkusu. Damadın arabayla döndük mahalleye. Giremedim eşikten içeriye. “Gelicem,” dedim, döndüm gerisin geriye.
Üç Günlük Dünya
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Paylaş
Naver