Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer. Yıllar önce bir gün, edebiyata ve bilhassa şiire hevesli bir arkadaşla cesaretimizi topladık ve “Sezai Karakoç’u ziyaret edelim,” dedik. Bir akşamüstü atladık gittik. Diriliş Yayınları o zamanlar Babıali’de bir binanın küçük bir katında. Üstat vaktinin çoğunu bu izbe han dairesinde kitapları arasında misafirleriyle söyleşerek geçiriyor. Daracık merdivenleri çıkıp heyecanla kapının zilini çaldık. Odaya girdiğimizde büyük şair masasında oturmuş yine birileriyle konuşuyor. Biz de selâm verdik, terbiyeyle kendimizi tanıttık ve iliştik bir sandalyeye. Birileri geldi, birileri gitti… Bir şeyler konuşuldu… Ve uzun uzun susuldu… Bugün düşünüyorum. O akşam ve sonraki ziyaretlerdeki suskunluk, lüzumsuz sorulardan ve gevezeliklerden daha çok kıymetli geliyor bana. Hiç unutmayacağım bu küçük hatırayı: Bir akşam vaktiydi; Sezai Karakoç’la karşılıklı çay içip sustuk!
Susanlara Hiçbir Şey Sormayınız!
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Paylaş
Naver