Mesâisinin bitimiyle alelacele mevsimlik montunu üzerine geçiren Hasan, eski hanın geniş merdivenlerinden koşar adımlarla inerek Arnavut kaldırımlı sokağa attı kendini. Akşam serinliğinin kapıya dayanan kasım ayıyla birlikte iyiden iyiye bedenini üşütmesiyle hızlanan adımları onu Meşrutiyet Caddesi’nin Şişhane istikametine yönlendirdi. Beyoğlu belediye binâsının önünden aşağıya doğru kıvrılarak Bankalar Caddesi’ne saptı. Elleri ceplerinde, aklı bomboş bir hâlde, hayatının ona verdiği sıkkınlığa kâh isyan kâh şükrederek eski ve büyük binâların ayakları altından sıyrılarak Karaköy’e ulaştı. Karayel’in buz gibi ellerinin yüzüne attığı tokatlara ve çiseleyen yağmura aldırmadan Galata Köprüsü’nü geçti. Eminönü’ne vardığında ayaküstü atıştırdığı birkaç nevâleyle karnını doyurarak Cağaloğlu Yokuşu ve Çemberlitaş üzerinden Beyazıt’a vardı, yağmur dinmiş hava bir parça ılınmıştı. Hemen hemen her akşam mesâi sonrasında bu rotayı takip ederek Beyazıt’a gelir, Sahaflar Çarşısı’nda “sahaf” dükkânı olan, liseden edebiyat öğretmeni Asaf Bey ile kâh eski zamanlardan, kâh kitaplardan çokça da metafizik ve mistik mevzulardan hasbihâl ederlerdi.
O akşam da, tavan hizasından sallandırılmış minik çanın, kapıyı açmasıyla şıngırdamasını müteâkip, buram buram eski kâğıt, rutubet ve de her dâim ille de Akçaabat Tütünü’nden sarma cıgara dumanı kokularının birbirine karıştığı eski dükkâna adımını attı. “Gel bakalım Hasan, hoş geldin” dedi Asaf Bey, elindeki sararmış saman kâğıdı önündeki tomarın üzerine yavaşça bırakıp keskin köşeli dikdörtgen çerçeveli gözlüklerinin üzerinden bakarak. Mâlûm hâl hatır faslının ardından Hasan dükkânın arkasındaki ufak tezgâhta demlediği çayı getirdi. Laf yine, çokça zamandır hasbihal ettikleri bir mevzuya geldi; insan bedenen olmasa bile rûhen ya da bilinç yoluyla boyut ya da devir seyâhati yapabilir miydi? Tasavvuf ilmiyle de yakından ilgili olan Asaf Bey bu tarz bir seyâhatin, tasavvuftaki “tayy-i zaman” ve “tayy-i mekân” kavramlarıyla pekâlâ gerçekleştirilebileceğini söylüyordu. Hasan ise bu seyâhati, insanın hangi algısıyla yapabileceği konusunda sorular soruyor, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyordu.