Hayatta en sevmediği şey bekletilmekti. Zira mühim insanların zamanları da mühimdi. Birkaç kez kapıya baktı. Oturduğu sandalyeden bir hışımla kalkıp, çıkışa doğru sert adımlarla ilerleyerek, tam kapının önüne geldiğinde arkasına dönüp, oturanlara ve özellikle de bir gardiyan misali bekleyen ve bekleten dip boyası gelmiş, boyunun dörtte biri kadar topuklu ayakkabıyla gezinen kadına kızgın bir bakış atarak kapıyı dışarıdan aynı sertlikle çarpıp gitmeyi düşündü. Ama yapamadı. Yapamazdı. Yaşadıklarını birine anlatmak zorundaydı ve güvendiği tek isim de Enformasyon Dairesi müdiresi Melek Hanım’dı. Uzun süredir, bütün yaşadıklarını ve gördüklerini birer istihbarat bilgisi hâlinde burada, RM’de (Rapor Merkezi) Melek Hanım’a ulaştırıyordu. İlk birkaç ziyaretinde sâdece kendisi ile irtibat hâline olduğunu düşünmüştü. Ancak daha sonraki gelişlerinde başka insanların da kendisini beklediğini gördü. Demek ki muhtelif kanallar üzerinden bilgileri topluyor, akabinde teorik temellere dayandırarak bu bilgileri sentezliyor ve üst mercilere iletiyordu. Profesyonel bir yapıydı. Öyle ki, Melek Hanım’la tam olarak ne zaman ve hangi sebepten ötürü karşılaştığını ve tanıştığını hatırlamıyordu. Seçilmişliğin farkındaydı. İçerisinde olduğu ayrıcalıklı durumdan haz alıyordu. Bu, başka hiçbir şekilde izah edilemezdi.
Dip boyası gelmiş sarışın gardiyan gözleriyle, Melek Hanım’ın kendisini beklediğini ifâde ederek, az önce çalan kırmızı telefonu kapattı. Vakur bir şekilde içeri girdi. Bu tür yerlerde mütevazılık aciz bir mahlûk gibi gösterebilirdi onu. Oysa acizlik, olağan kulların işiydi.
Hanımefendi, arkasındaki raflardan bir dosya alarak ve “hoş geldiniz” diyerek kendisinin oturacağı sandalyenin sağ çaprazındaki yavruağzı rengindeki koltuğu gösterdi. Beklediği oda ilkokuldaki resim defteri gibiydi. Oysa bu odada farklı görseller vardı. Meselâ yine gözlerini alamadığı, Zaim’in “Tabutta Rövaşata” filmindeki nadide hayvanın resmedildiği tablo oradaydı. Tablonun büyüsüne bir kez daha kapılmak üzereyken, en sevdiği oyuncağı bir anda elinden alınan bir bebek misali mecburen ilgili şahsa odaklandı.