0,00 TRY

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

HALİÇ’İN DEVİ

Sonsun sonsuz âlemler içerisindeki şu birkaç küreden müteşekkil düzende, o kürelerden bir küre olan, bize göre kocaman ama Hak Tealâ kat’ında zerreden hâllice bu âlemin, ki dünya denmiş öyle bilinmiştir, pek müstesna beldelerinden olan İstanbul nam inci tanesinin herkese malûm olmayan, bağrında sakladığı nice sırlar, nice hâller vardır ki ermek bir baht, kimi zaman da bir tesadüf eseridir. Amma gel gelelim biz faniler bu sırlara erişebilir miyiz yahut eriştirilebilir miyiz orası muammadır. Bu tarz hâllerden bir hâl olan ve kimselere malûm olmayıp söylencede kalması gereken bir vakıaya şahit olan bir Muzaffer Efendi vardır.

Çelebi’nin mübalağa ile bahsettiği, damdan dama atlayan kedileri iki hane arasında havada donduracak kadar olmasa da hatırı sayılır bir çene titreten soğuğunun hâkim olduğu aralık ayının son on gününün başlangıç gecesi, uyku entarisi ile takkesini giyinip zevcesi Şükûfe Hanım’ı uyandırmamak için parmak uçlarına basa basa yatağa girip, sabah namazı vaktine ayarlı kurmalı saatini son kez kontrol eden Muzaffer Efendi, uykuya daldıktan sonra geçen birkaç saatin ardından, paldır küldür bir sarsıntıyla kendini ahşap zeminde boylu boyunca uzanırken buldu. “Keramet çalar saatte olacak değil ya hep, bu sabah da Şükûfe Hanım’ın tekmesindeymiş demek,” diyerek yine parmak uçlarına basa basa abdestini almaya yollandı. Lakin Şükûfe Hanım’ın tekmesi tahmin ettiği gibi tam zamanında değil bir hayli erken inmişti kaba etine! Üstelik herkesin uykuda olması gereken bir vaktin tam ortasında…

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz