’69 yılı epey zor geçmişti. Esbab-ı mucibesi belirsiz yangınlar, kuraklıktan çatırdayan topraklar yahut aşırı yağış sebebi ile su altında kalan meralar; Akdeniz’de buz dağlarının görülmesi, Karadeniz’de ise 42 dereceye ulaşan deniz suyu gibi ilginçlikleri unutturacak derecede acayiplikler o sene kendini göstermişti. Garip doğa olaylarına ek olarak saldırılar, dış tehditler, hatta iç isyânlar da had safhaya ulaşmış ancak bu isyânlar bölgesel nitelikli ve tesiri az olduğu hâlde sayıca fazlalığından ötürü tehlike çanlarının daha gür çalmasına sebep olmuştu. Sınır ihlalleri, taciz ateşleri, it dalaşları yıllar öncesinde kalmıştı. Gariplikler de dibimizdeydi, saldırılar da aşikârdı artık. Allah diyen badılcan, Konya’da tanımlanamayan bir gök cisminin yaydığı gaz neticesinde geçici sekülerlik yaşayan insanlar, kitap okuma oranının müthiş derecede artması, patatesin muz, muzun bamya tadı vermesi, bamyanın dizildiği ip halkada halaya durması… Hepsi o senenin saldırı ve ambale eden tuhaflıklarından bazılarıydı.
Gureba-Yı Beşer Cemiyeti
Paylaş
Naver