Deprem bir süredir Ege’de şiddetini hissettiriyor; aslında sâdece Ege değil, hepimiz endişeliyiz, Türkiye sallanıyor. Mesele şu ki deprem de bu ülkenin gerçeklerinden biridir ve bu gerçeğin yarattığı felâketlerle büyük acılar yaşadık. Bilhassa 17 Ağustos 1999 depremi hepimizin hâfızalarına kazındı. Yine Ağustos günlerindeyiz ama kimse gönül rahatlığı ile “dersler çıkarıldı” diyemiyor, dolayısıyla her depremin ardından bilindik tartışmalar yeniden yapılarak konu bir sonraki depreme kadar gündemdeki yerini terk ediyor. Sâdece deprem de değil; tabiat olayları rutinin dışına çıktığında felâket hâline dönüşerek şehirlerimizin nasıl mega-köyler olduğunu, ardından büyük zararlar bırakarak, gözler önüne seriyor. Betona aşk ile bağlı olanların orayı burayı imara açıp şehirlerde rant tapınakları olarak yükselen binalara verdikleri izinler düşünüldüğünde, “Allah korusun!” temennisini epey bir yürekten gelerek söylememiz gerektiğini idrak ediyoruz. Elbette inançlı insanlarız, ölümü tevekkülle karşılamayı ve Allah’ın yüceliğine sığınmayı da biliyoruz. Ancak biliyoruz ki, doğayı gaddarca yok ederken, kıyıları tarumar ederken, şehirlerimizi felâketlere açık hâle getirecek imar düzenlemelerine yol verirken hatırlanmayan Allah’a bütün bu hataların neticesinde sığınmak, kendi hatalarımızın bedelini Allah’a yüklemek en hafif tabirle bühtandır… Bu, suçu yaratıcıya atma hadsizliğidir. Sorumluluktan kaçıştır. Bu açgözlülüktür, vurdumduymazlıktır… Her yer beton oldu efendiler, şimdi şöyle bakınca ne düşünüyorsunuz? Bir felâket geldiğinde, sizin sorumluluğunuz yok mu?
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, 45 saniyede binlerce insanımızın yaşamını yitirmesine sebep olmuş ve ülkemizi yılların birikimi olan hatalarla yüzleştirmişti. Yaralar sarıldı, şehirler yeniden kuruldu, hayat devam etti. Burada iki cümleyle özetlenemeyecek bir sosyal kriz ve travma yaşandı. Ancak o tarihten bugüne kadar Türkiye, bilhassa büyükşehirlerdeki rant açgözlülüğünün insafına bırakıldı. Marmara Depremi’nin yıldönümünde Ege kıyılarındaki sarsıntılarla kendini hatırlatan deprem sonrasında şehirlerin bugünkü durumundan endişe duymayan var mı?