Mehmet Akif’in Mısır-Hilvan’dan kızı Suad Hanım’a 19 Nisan 1934, Perşembe günü yazdığı mektup bir kuş gibi uçarak tahmini 25-30 günde, Beytüşşebap’a ulaştığında postacıyı kapısında gören Suad Hanım’ın sevinci mutlaka büyük olmuştur. Ancak mektubun daha ilk paragrafında, kaşlarını çatan, suratını asan bir babanın çehresi kâğıdın üzerine belli belirsiz düşünce kızın sevinci ister istemez buruk bir havaya dönüşmüştür.
Niye mi? Çünkü kızı, eşinin askerî veteriner olarak görev yaptığı Beytüşşebap’tan pek memnun olmadığını büyük bir saflıkla babasına aktarıp ah vah edince, artık alacağı cevaba katlanmak zorunda kalmıştı:
“Bu seferki mektubun o kadar hoşuma gitmedi. Fazlaca sıkılmakta olduğundan, medeni hayatın başkalığından bahsediyorsun.” diyerek mektubuna başlayan Akif, küçük fakat önemli bir ders verir kızına. Sâdece kızına mı? Neyse devam edelim: