0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

05.02.2014

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]

İnsanlar gitmeye meyilliyse bu sizin suçunuz değil yazmıştım bir aralar günlüğüme. O zamanlar bile insanlar haddinden fazla gidiyordu çünkü. Hatta ben küçükken, yâni henüz çocuklar sokaklarda öldürülmüyor, gazeteler acı çığlıkları şen kahkahalar gibi göstermiyorken, hiç tanımadığım bir çocuk ölmüştü mahallede. Akşamüstü ödevler bittikten sonra herkes toplanır yakar top oynardı o dönem. Anneler balkondan aşağı su salar, abiler işten gelirken kan ter içinde kalmış kardeşlerine sarılır, sokaktan geçen arabalar oyunu bölüyor diye sövülürdü, hatta yaşlı teyzelerin ikâmet ettiği evlerden uzak durulurdu, ses olmasın diye. Bir umut vardı yâni insanlarda yarına dair. Biz de gülerken çok içten gülerdik meselâ. Topu bilerek kayısı ağacına attığımızda “Zübeyde Teyze helâl etsin Allah’ım lütfen” masumiyeti vardı üzerimizde.

İşte o akşamüstü kocaman arabaların içinden ellerinde kamera olan abiler indi. Sonra başka arabaların gelişini izledik. Polis amcalar çıktı arabalarından, onlara olan korkumuzdan asker selâmı verdik ne yapacağımızı bilemeyip. Hayatımda ilk defa o gün polis görmüştüm.

spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz