Siyah elbisesi hafif sırt dekolteli, topuklu ayakkabısı elbisesine tam kombinli, ayak bilekleri – tam da Abdullah Efendi’nin Rüyaları’nda Kırtipil Hamdi’nin tarif ettiği gibi- yüzüyle ayakları farklı şeyler söyleyen kadınlara has biçimde dururken gördüm onu. Bir fark ediş ânı olarak gördüm. Sırtı bana dönüktü ama nasılsa o olduğunu hissediyordum. Bana döndü, gülümsedi. O nasıl bir gülümseyiştir yâ simülatörüm… Şüphe yoktu, Marion Cottillard idi bu. Bu ne güzel bir an…
Birden o geçen seferden tanıdığım eril sesiyle konuşmaya girmemiş olsaydı tabiî… İspanyol futbolcu Negredo’ya benzediği zamanlardaki sesiyle “N’oldu len ağzının suyu aktı? Bir yönüyle kutsal bile sayılabilecek bir rüyada rüyalanan abaza olarak evliyalar(!) tarihine geçmek isterken cehennemin dibine en-direk serbest vuruşla şutlanmış gibi kaldın!” demişti. O kadından erkek sesi… Pefff… Tüm romantizm -bir yönüyle tüm libidom- kulaklarımdan akıp gitmişti.