Peyami Safa’nın Yalnızız romanında beni fevkalâde müteessir eden bir cümle var: “Sezişimle muhakememi evlendiren müthiş bir tecessüs hamlesinden başka hiçbir yol göstericim yoktu.” Bu yazıyı kaleme almama sebep olan da müthiş bir tecessüs ve dahi tefekkür hamlesi diyebilirim. Evet, müthiş demekte bir beis görmüyor, zirâ böyle demekle tefekkürümün nihâyetinde hâsıl olan tespitimden duyduğum gururu paylaşıyorum. Bu tespitin kimsenin aklına gelmediğine de adım gibi eminim. Çünkü kriz zamanlarında bardağın dolu tarafını ve meşhur “Büyük Resmi” görmek herkesin harcı olmasa gerek.
Evvelâ köşeden bucaktan tanıyanlar, “Bayram değil seyran değil, bu adam hükümeti niye tebrik etti?” diye soracaklardır. Efendim nasıl tebrik etmem? Yıllardır eğitim sisteminin çarpıklığından, yetersizliğinden; ayrıca milletimizin mühim bir kısmının da memleketi alâkadar eden pek çok husustan bîhaber olduğundan şikâyet eder dururduk. Meğerse hükümetimiz, milletten dahi gizlediği büyük bir eğitim inkılâbıyla bunların hepsinin üstesinden gelmiş de haberimiz yokmuş. Şaşırdınız değil mi? Büyük tespitler her zaman şaşırtır. Ve sordurur; “İyi de nasıl?”
Sâdece son dönemde memleket gündemimizi meşgul eden iki husus üzerinden örnek vereceğim; dolar ve anayasa. Hakikaten bu iki mevzudan ötürü koskoca millet hukuk ve iktisat uzmanı oldu. Bu, Türk milletinin şaşmaz fıtratından olan “Herkesin her şeyi bilmesi” durumunu yadırgama mânâsında satirik bir ifâde değil, gerçekten de böyle olduğu için söylüyorum. Eskiden kahvehanelerde, yol kenarındaki çimenliklerde yayılmış dayıların muhabbetlerinde vs. böyle mevzular açıldığında, “Ya devletin bir bildiği vardır”, “Onlardan iyi mi bileceğiz?”, “Hep Amerika bunlar” gibi büyük meseleleri ancak bu kadar net cevaplayan sehl-i mümtenî numuneleri işitirdik. Şimdi Necmi Amcalar, Nurettin Dayılar, Hüseyin Emmiler; meselâ dolar mevzusu açıldığında “İç piyasada lira ile iş yapıyorsun ama ithalât ve ihracât dolarla olduğu için…”, “Belirsizlik olduğu için büyük yatırımcı…” gibi cümlelerle başlayan izâhâtlara girişiyorlar. Tanrım, gözlerim kamaşmaktan kör olacak! Kahvehanelerimiz, pazar yerlerimiz, köşe oturaklarımız sanki birer ekonomi programı gibi, başlı başına birer İktisat Fakülteleri gibi yükseliyor! Anayasa mevzusu da –zira- bundan farklı değil. Başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanlığı, sistemin getireceği nimetler, bu nimetler sâyesinde ülkenin âdeta İsviçre Alpleri’ne dönüşüp hepimizin el ele Heidi ve Peter gibi yalın ayak başı kabak koşacağımız refah dolu günlerin tahayyülü sâyesinde en beklemediğimiz insanlar dahi içlerine Burhan Kuzu kaçmışçasına anayasa yorumları yapıyorlar; ne devlet! Bu durum insana ilk başta boynuna elektro şok yemiş gibi tesir etse de, sevinçten içim içime sığmayıp “Kezban Hatemi misin be mübarek!” nidâsı ile her birine sarılasım geliyor. Şemsi Belli, meşhur Anayasso şiirinde diyor ya “Ankara’da Anayasso / Ellerinden öpiy Hasso/ Yap bize de iltimasso” diye; hah, ben de bir Hasso olarak milletimizin eğitimine katkı için yaptığı bu iltimassodan ötürü Anayasso’nun ellerinden öpüyorum. Bununla da bitmiyor tabiî. Suriye karmaşasından ötürü ülke üzerindeki Rusya-İran cephesi ile ABD-NATO cephesinin ayak oyunlarını; evinin sokak numarasını bilmeyen adamın Halep’i, Münbiç’i, El Bab’ı neredeyse koordinasyonlarına kadar bilmesini; hakkında adam akıllı bir tez dahi hazırlanmamış olan Şangay Beşlisi konusunda herkesin stratejik derinliğe sahip olmasını da siz yorumlayın.