0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

Bir Günde Ölen Umutlar

 

Kapı çalınır çalınmaz Ziver kocasına baktı. Aslında kimin geldiğini biliyorlardı ama yine de bir korku vardı üzerlerinde. Almas, parmaklarının ucuna basarak kapıyı yokladı. Bekledikleri gibi kayınpederi kapıdaydı. Kapıyı usulca açıp etrafı kolaçan ettikten sonra kayınpederi ile sarılıp vedâlaştı. Hemen arkasından kucağındaki dört aylık bebeğiyle Ziver sarıldı babasına. Derin bir nefes alıp, o nefesi ciğerinin bir köşesine sakladı. Yaşlı adam kızının kucağından torunu Azer’i alıp öpüp kokladı. Her şey sessizce olup bitivermişti.

Almas, kaçakçılarla konuşmuş, güzergâh hakkında malûmat almıştı. Karısını yanına alıp bebeği Azer ve yanlarına alabildikleri bir iki parça kıyafet ve yiyecekle gece karanlığına karışıp yola düştü.

Vakit sabaha yaklaşırken, kaçakçıların başındaki adam Almas’a ilerideki dağları gösterdi. “Şu dağlara sağ yanınızı verin, dağlara sokulup yürümeye devam edin. Dağlar iyice alçalmaya başlayınca geceyi bekleyin ve sağ yanınıza doğru kıvrılıp sınırı geçin. Tanrı yardımcınız olsun” dedi. Almas, söylediklerini anladığını ifâde edecek şekilde başını salladı ve sessiz bir teşekkür olarak kaçakçıyla tokalaşmak için elini uzattı.

Kaçakçılar daha güneye doğru ilerlerken Almas, karısı ve çocuğuyla birlikte dağların eteklerine, batıya doğru yürümeye başladılar. Öğlen sıcağı olduğunda biraz mola verip karınlarını doyurdular. Dinlendikten sonra tekrar dağlara doğru yürümeye başladılar. Akşam olurken Almas ve ailesi dağların eteklerine ulaşmıştı.

Ziver, gece için bir ateş yakmaya koyulan kocasına baktı. Zaten kendisi bir ateş gibiydi… Korkuyor muydu acaba? İran askerini atlatıp sınırı geçebilecekler miydi? Bu tarafta yakalanırlarsa sonları kurşuna dizilmek olurdu zaten. Aslında çoktan ölü sayılırlardı. Yalnızca bir şans, son bir şansları vardı hayata tutunmak için, İran sınırını geçmek. Böyle düşününce Ziver kendisinin de korkmaktan çok umutlandığını hissetti.

Almas, ateşi yakıp gece uzanacakları dağ eteğine battaniyeleri serdiğinde Ziver kucağındaki Azer’i biraz olsun yere bıraktı. Şimdi de Almas Ziver’e bakıp düşünüyordu. Kendisiyle evlendiğine pişman mıydı acaba? Zaten babası yüzünden yurtlarından sürülmüş, Aşkabat’a gelmişti. Almas da Bakü’den Dağıstan’a sürüldükten sonra yine rahat durmamış, oradan da Aşkabat’a sürülmüştü. Ziver’le orada tanışıp evlenmişlerdi. Almas, kayınpederinin de sürgün olduğunu hatırlayınca Ziver açısından değişen pek bir şey olmadığını düşündü. Hatta belki Türkiye’ye kavuşurlarsa Ziver korkarak yaşamaktan kurtulacak, şuracıkta yatan bebeciği güven içinde büyütebilecekti. Almas’ın da içi ısındı, umutlandı. Gecenin soğuğundan koruyabilmek için Azer’i aralarına alıp incitmeden sardılar, uyuyamasalar bile uzanıp dinlendiler.

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz