0,00 TRY

Sepetinizde ürün yok!

Bana Bir Şey Söyle! İçinde Gerçek Bir Ben Olsun…

Sana ne söyleyebilirim ki bir değeri olsun? Belki sâdece şunu söyleyebilirim: Gereğinden fazla aramışsın. Gereğinden fazla aradığın için de bir şey bulamamışsın. İnsan bir şeyi arayınca, sâdece aradığı şeyi görebilir; başka şey elde edemez. Çünkü sâdece aradığı şeyi düşünür. Aramanın anlamı bir şeye bağlı olmaktır, ama bulmanın anlamı özgür olmaktır. Sen ise ey değerli insan, belki gerçekten bir arayıcısın. Fakat hedefine ulaşmak için çabalarken, gözünün önündeki birçok şeyi göremiyorsun.”

Hakikati arayan Govinda’ya böyle diyordu, hakikati arayan Siddharta… Govinda hakikati bulmak için nice sefâleti göze almış ve hatta bir bir yaşamış, kendini Buddha’ya adamış; yol arkadaşı Siddharta ise, yol arkadaşlığından uzun yıllar önce ayrılmış… Hakikati aramaktan vazgeçtiği için değil, hakikati ararken girdiği yollarda kalbini ikna edemediği için… Aradığını bulmanın yolunun, Buddha’dan geçmediğini anladığı için… Ve yıllar sonra, türlü türlü yolların ve insanların içinden geçtikten sonra, işte o sözleri eski yol arkadaşına sarf etmiş. Farketmiş ki hakikati bulmak isteyen birinin, önce ‘ben’i bulması gerek imiş. Farketmiş ki içindeki ‘ben’i keşfetmeden ve onu aramadan, insan bulamaz ve özgür olamaz imiş. Öyle diyordu ya hani Siddharta: “Bulmanın anlamı özgür olmaktır…”

Bulmanın anlamı özgür olmaksa, bulmanın yolu insanın önce kendisiyle konuşmasıdır. Öyle yalandan bir konuşma olmayacak ama bu. Bir monologdan bahsetmiyorum yâni. Kendi kendine konuşup da, işine gelen cevapların verildiği bir konuşma değil. İçindeki sesin susturulduğu ya da söz hakkı verilmediği, tam konuşacak gibi olurken sözünün kesildiği tek kişilik bir konuşma değil yâni. Bir diyalogdan bahsediyorum; ama bu diyaloğun muhatabının da yalanlara ortak ettirildiği, körlerin sağırların birbirlerini ağırladıkları türden olmaması kaydıyla… İçindeki ‘ben’i, kendine ayna yapacak ve o aynayı yüzüne tutacak kadar cesur bir konuşmanın varlığı söz konusu olacaksa, monoloğun da zararı yok tabiî, ama böylesi biraz yiğitlik işi… Yâni öyle pohpohlatmayacaksın kendini, yine kendine. Hep iyi bilmeyeceksin kalbini. Zihninin en kuytularında gezip de, bembeyaz görmeyeceksin içini. Diyeceksin ki bir dosta ya da en sevdiklerine, hatta daha da önce içindeki ‘ben’e:

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz